benim tüm arkadaşlarım arasından en entelektüeli lise ikinci sınıfta tanıştığım bir insan. kendisi ve üçüncü bir arkadaş ile üniversiteye başladığımız yıl bir edebiyat dergisi çıkarma denememiz oldu. ben ilk sayı basılmazdan evvel ayrıldım. ikinci sayıya benden habersiz bir şiirimi koydular vefa babından. toplamda dört sayı çıktı dergi. o kısa süreli macerada bir çekirdek kadro oluştu. bu kadrodan üç tane genç edebiyatçı çıktı. bunlar günümüz ünlü edebiyatçılarının bazılarının rahle-i tedrisinden de geçtiler. ünlü edebiyat dergilerinde yazıları, şiirleri yayınlandı.
bu üç arkadaş ile bir hatıramızı mesela şurada okuyabilirsiniz:
eksisozluk.com işte o piknikteki üç arkadaştan felsefe hocası olan arkadaş bu bahsettiğim. ben bir edebiyat, sanat vs. akımı biliyorsam bu arkadaş bire mukabil on katını biliyor. zamanının
edebiyat sözlükünde (takma isimle) çok popülerdi. zaman içinde onlarca çevirisi basıldı. gerek kendi adıyla, gerek takma adlarla kitapları basıldı. neyse, uzatmayayım...
işte bu arkadaş ile yıllar sonra buluştuk geçen ay. konu tutunamayanlara geldi bir şekilde. ben bunun üniversitede tutunamayanlar okuduğu zamanı hatırlıyorum. hatta o zamanlar, sonradan kız arkadaşı olacak olan bir arkadaşı ile üzerine konuşup ediyorlardı. ben buna "tutunamayanlar da ne güzel kitapmış yahu, öyle bir kitap niçin bu kadar popüler, kaç kişi okumuştur ki" gibisinden, bu duyuruda sorduğum gibi şeylerden bahsedince bana "oğuz atay'ın bu kadar popüler olmasının sebebi solcu olmasıydı" dedi. ve tutunamayanlar için ise "ödül kazanmasının sebebi milliyetçilik karşıtı bir roman olması" dedi. ya eleman koca tutunamayanlar'ı "milliyetçi karşıtı bir roman"a indirgedi, iyi mi?... ben karşı çıkınca "ya zaten mağdur edebiyatı yapan arabesk romanlar tutar hep" dedi. bunu bu eleman dedi ya! o zaman ben daha iyi anladım, bu romanı türkiye'de adam gibi okuyan çok çok az insan var...
benim okumamış olma sebebim de, sırf isminden ve popülerliğinden dolayı bir "boynu bükükler" gibi ucuz duygu sömürüsü yapan bir şey zannetmemdi. (gerizekalılık önyargı karışımı bir şey işte benimkisi) bu duyuruyu açtığım zaman yarısına gelmiştim ama sonra araya başka kitaplar girdi...
bu yıl, tekrardan başladım ve sindire sindire bir okuma gerçekleştirdim. yani o kadar dikkatle, yavaş ve keyif alarak okudum ki, mesela 14. bölüme geldiğimde bazen günde üç sayfa kadar okuyordum. şu anda kitabın dörtte üçü bitti. bu zaman zarfında -abartısız- iki yüzün üstünde (evet 200) gönderme yakaladım. (abartacaksak bin diyelim bu sayıya) bunlar benim yakalayabildiklerim daha. ama bu edebiyatçı arkadaşım bile tutunamayanları üstün körü okumuşsa, ben sorumun cevabını almış oldum bir şekilde...